GÜLDANE ÖZDEMİR 01.07.2019

Temmuz ayı Röportajlar köşesi konuğumuz Endüstri Mühendisliği’ 13 Mezunumuz Güldane Özdemir. Güldane Hanım, bize kendinizden bahsedebilir misiniz? Güldane Özdemir kimdir?

Ben kimim geniş bir soru aslında =) En iyisi ben kariyer ve iş hayatında ki ben çerçevesinde cevap vereyim; 1988 Ankara doğumluyum. Bir abim ve bir kız kardeşim var. Annemle babam da genç aslında, onlarda arkadaşımız gibidir, bazen bizden daha genç ve dinamiktirler. Biz ailece rutini sevmiyoruz. Sürekli yenilenmek genetik bizde sanırım. Hiçbirimiz başladığımız işte hatta sektörde bile kalmadık. Sabır ve yaratıcılık annemizden; çeşitlilik ve girişkenlik babamızdan öğrendiğimiz yetilerdir. Babam hayatı futbol maçına benzetir. Galibiyet için oynama, 90 dakika stresli geçtiği gibi maç bitince ya sevinir ya üzülürsün. Oyunu keyif almak için oynarsan 90 dakika da güzel geçer sonrası da güzel geçer der ve bu şekilde hareket eder. Bize de empoze etmiş olmalı ki ne kardeşlerim ne de ben hayatımızın hiçbir alanında aşırı hırslı olmadık. Hedefe empoze olmuş şekilde yaşamadık. Ben “5 sene sonra kendini nerede görüyorsun?” sorusuna hayatımın hiçbir alanında cevap veremezdim sanırım. Bugün sorsan yine bilmiyorum=) Ama şunu biliyorum; nerede ve ne yapıyor olursam olayım muhtemelen keyifle yapıyor ve elimden gelenin en iyisini yapıyor olacağım.

Kariyer hayatınızla ilgili neler paylaşmak istersiniz? Çalıştığınız firma & kurumlarda yer aldığınız pozisyon ve görevleriniz ile ilgili neler söylemek istersiniz?

2013 Endüstri Mühendisliği mezunuyum ben. İlk stajımı üretim sektöründe yapmıştım, bir mobilya fabrikasında. Samimi samimi anlatacağım =) Ben bakımlı olmayı seviyorum. Makyajım hep olmalı, kıyafetim aynaya baktığımda beni mutlu etmeli gibi hayatımın olmazsa olmazları var. Fabrika ortamında bunları içimden geldiğince yapmak imkansızdı ve o zaman karar vermiştim okuduğum bölümü seviyorum ama üretim sektöründe olmamalıydım. Ofis ortamı olmalı ve ben topuklu ayakkabılarımı giyebilmeliydim =) Bu kararla ne yapacağımı hala bilmiyor ama ne yapmayacağımı biliyor hale geldim. 
Bu sebepten bir sektörü sildim kafamda diye açıkça söylemezdim eskiden, utanırdım. Zamanla anladım; başarı dediğin şey toplum normlarının en üst basamağına ulaşmak değilmiş, insanın mutlu olacağı basamağı keşfedebilmesi ve sosyal baskıları kenara koyarak o basamakta kalmayı kabul edebilmesiymiş. Sonra bilişim sektöründe staj yaptım. Sanayi Bakanlığı’nın (hibe/teşvik projeleri diye genelleyebiliriz) proje başvuru ve akademisyen atamaları, proje kabul ve proje izlemeye kadar tüm süreçlerin iş akışını çıkarmıştık. AR-GE portalını hazırladık. Bu staj ipin ucu oldu ve hala o ip üzerindeyim diyebilirim. Bir ara bilgi vermem lazım burada; Merkezden ayrıldığım zamanlar oldu tabi, spa merkezi açmaya karar verip üniversitenin son 6 ayında spa merkezi yönetiminde çalışmıştım (Genel Koordinatör). Çok eğlenceli bulduğum için AVM yönetiminde de çalıştım 1,5 sene (Kiracı İlişkileri Uzmanı). Hatta 2 senede Çocuk Müzesi ve Bilim Merkezi yönetiminde çalıştım (Genel Koordinatör). Sektörler arası yönetim farkı, personel yönetimi, proje yönetimi, kısa, orta ve uzun vadeli plan farkı, stratejik plan hazırlama, aile şirketi ile kurumsal şirket farkı, insan ilişkileri, müşteri yönetimi, pazarlama stratejileri gibi birçok konuda ne biliyorsam birbirinden bağımsız sektörlerde çalışmaya borçlu olduğumu düşünüyorum. Buralarda değerli bilgiyi üreten veya yakalayan bendim. Benim azmim, detaycılığım, diğer birimlere yardım etmem ve çalışmayı sevmem kazandırdı. İpe tekrar dönersek, bir danışmanlık şirketi 3. Staj yerim sonra da iş hayatımın kahramanı oldu. Devlet teşviklerini, proje yazmayı ve paralelinde işin getirdiği dokümantasyon süreçleri, belgeler, mevzuat gibi detayları şu an Ofisus Danışmanlık kurucu ortağı olan Oktay Öztürk ve Akdan Danışmanlık kurucu ortağı olan Nilüfer Arıak’tan öğrendim. Bu sefer değerli bilgiyi alan ben değildim veren onlardı. Hatta cefamı onlar çektiler sefamı şimdiki firmam sürüyor diyebilirim =) Okurlar mı bilmiyorum ama yeri gelmişken teşekkür ederim onlara. Danışmanlık şirketinde çok şey takip etmek zorunda kalıyorsunuz. Bir sürü firma, sektör, insan tanıyorsunuz. Mühendislerle ve firma sahipleri ile iletişimde oluyorsunuz, çevreniz genişliyor ama kalifiye bir çevre. Firmalara dışarıdan bakma fırsatı yakalıyorsunuz. Gizli projelerine tanık oluyorsunuz. Önemli insanlardan önemli bilgiler alıyorsunuz. Konuştuğunuz konular değişiyor, ufkunuz genişliyor bir kere. Tek sıkıntısı çok fazla çalışmanız. Dürüst olmak gerekirse danışmanlık sektöründe çalışırken başarılı olduğum alanlarda oldu, başarısız olduğum alanlarda oldu. Başarısızlıklar başarılardan daha fazla şey öğretiyormuş onu da görmüş oldum. Nihaide ise beni fazlasıyla tatmin eden bir konuma taşıdı. Bizzat yaptığım değil, sadece iş arkadaşımın paylaştığı, ofiste duyduğum bilgiler bile şu an çok işime yarıyor. Nasıl yapacağımı bilmesem bile nereye bakıp öğreneceğimi biliyorum ve bu çok kıymetli bir şey. Şu an Teknopark Ankara’da Proje Geliştirme Birim Koordinatörüyüm. Teknoloji avcılığı yapıyoruz bir nevi. Farklı kamu kurumlarından devletin ihtiyacını dinleyip, ilgili konuda çalışan firmaları bulup proje kurgusu geliştiriyoruz. Bazen de bir sektörün ihtiyacı ile karşılaşıp ilgili kamu kurumlarına sunup fon kanalları veya yatırımcı buluyoruz. Çatı kuruluş olduğumuz için ana hedef kar etmek olmuyor. Bu da işi hakkıyla, olması gerektiği gibi, acele etmeden, bir şeye benzetmeye çalışmadan ve tarafsız yapma imkânı sunuyor ki, bütünün hayrına olacak bir projede çalışmak müthiş haz veriyor bana. Şu an 6 proje var gündemimde ama bir tanesi bebeğim adeta =) Türkiye’yi İnsansız Sistemlerde özellikle de İnsansız Hava Araçlarında ileri taşıyacak hatta uluslararası pazarda yer almamızı sağlayacak bir proje. Yaklaşık 60 kurumdan izin aldık diyebilirim, hangi belge, hangi kurum, hangi izin, hangi iş akışı, hangi faz, proje özeti, eylem planı… Bütün bu süreç hakkında hep bir fikrim ve bilgim vardı ve bunların hepsini danışmanlık şirketinde çalışmış olmama borçluyum. Cumhurbaşkanlığı desteğinde ilerlediğimiz Valilikle çalıştığımız, SHGM, birkaç üniversite, birkaç firma TRTEST gibi birçok kurumun yer aldığı çok ortaklı bir proje. Yani kamudan özel şirketlere, karar vericiden son kullanıcıya kadar herkesin yer aldığı, değer zinciri halkasında boşluk olmayan bir proje. Gizlilik sebebi ile şimdilik bu kadar anlatabiliyorum. Özetle ben çok hayal kuran biri değilim, hedeflere kitlenip gözünü karartan biri hiç değilim. Şu an olduğum yer, yaptığım iş, çalıştığım projeler benim hayalimdi diyemem bu yüzden.  Ancak projedeki bazı gelişmelerden dolayı heyecanlanıp uyuyamadığım geceler oldu, başarının benim için tanımını ve heyecanımı düşününce sanırım başarıyı yakaladım.

Sosyal yaşantınızla ilgili neler paylaşmak istersiniz?

5 senedir yoga yapıyorum. Yoga eğitmenliği eğitimimi de aldım. Ekim 2019’da ikinci kez alacağım. Ama yoga eğitmeni olmak için değil, daha derin yoga yapabilmek için alıyorum bu eğitimleri. İş hayatı, bilimsel gelişmeleri takip etmek, ofis koridorlarında topuk sesi çıkarmak, çılgınlar gibi alışveriş yaparak kapitalizmin kölesi olmak ne kadar keyifliyse içine dönmek, inzivaya çekilmek, yalnız kalmak, meditasyon yapmak, duygularımın fiziksel bedenimdeki yansımalarını izlemek de bir o kadar keyifli geliyor bana. Hatta enerjimi doldurduğum, beslendiğim alan burası sanırım. Bir yoga hocam şöyle demişti “Arkadaşlar nirvanaya ereceğim, uçacağım, kaçacağım diye dünyadan kopmayın. Meditasyonda ışığı görseniz bile faturayı ödemezseniz evdeki ampul yanmaz.” Bu söz ışığında kaldım bende =). Hayatın somut gerçeklerinden kopmadan gerçek olamaz dedirtecek deneyimlere dalmayı seviyorum. Yoga eğitmenliği sonrasında, travma terapi, homeopati, aromaterapi, reiki, aile dizimi, hooponopono, astral seyahat, nefes terapi, eril dişil dengesi gibi birçok alana girip çeşitli eğitimler aldım veya workshoplara katılıp süreçleri deneyimledim. Yoga kampları da düzenledik aslında ama şu an devam etmiyoruz belki ileri de tekrar düzenleriz.

Peki, aslında aralarda bir hedef üzerine ilerlemediğinizi söylediğiniz için geleceğe dönük hedefleriniz var mı sorusunu yöneltmiyorum. Son olarak TOBB ETÜ MED ile ilgili bir şeyler söylemek ister misiniz?

TOBB ETÜ MED’i “çıkarsız, tarafsız bir yönetimin gayreti” diye özetlerim. Ben TOBB ETÜ’lü olmanın, aldığım eğitiminin, ders aldığım öğretim üyelerinin ve sistemin (staj) çok kaliteli olduğunu düşünüyorum. İşim gereği hala üniversiteler, akademisyenler ve önemli firmalarla (ASELSAN, HAVELSAN, FNSS, TAI vs) görüşüyorum ve samimiyetle söylüyorum ki TOBB ETÜ mezunu için görüşler gerçekten güzel. Ancak kuruluş aşaması sıkıntılarını çekmiş mezunlarda üniversiteye karşı bir soğukluk yani tepki var ve bu mezunlar derneğine olumsuz yansıyor. Etkinliklere katılmıyor, bilgilerini vermek istemiyor birçok mezun ancak fikri hatta bilgisi olmadığı halde mezunlar derneği sorulursa eleştiriyorlar. Bir kere yollarımız kesişti ve yine kesişebilir üniversiteyi de mezunlar derneğini de daha fazla sahiplenilmesini bekliyorum, istiyorum, rica ediyorum =)

Başarılarınızın devamını diliyoruz:)