Temmuz ayı Röportajlar köşesi konuğumuz Endüstri Mühendisliği’
13 Mezunumuz Güldane Özdemir. Güldane Hanım, bize kendinizden bahsedebilir misiniz?
Güldane Özdemir kimdir?
Ben kimim geniş bir soru aslında =) En iyisi ben kariyer ve
iş hayatında ki ben çerçevesinde cevap vereyim;
1988
Ankara doğumluyum. Bir abim ve bir kız kardeşim var. Annemle babam da genç
aslında, onlarda arkadaşımız gibidir, bazen bizden daha genç ve dinamiktirler.
Biz ailece rutini sevmiyoruz. Sürekli yenilenmek genetik bizde sanırım.
Hiçbirimiz başladığımız işte hatta sektörde bile kalmadık. Sabır ve yaratıcılık
annemizden; çeşitlilik ve girişkenlik babamızdan öğrendiğimiz yetilerdir. Babam
hayatı futbol maçına benzetir. Galibiyet için oynama, 90 dakika stresli geçtiği
gibi maç bitince ya sevinir ya üzülürsün. Oyunu keyif almak için oynarsan 90
dakika da güzel geçer sonrası da güzel geçer der ve bu şekilde hareket eder.
Bize de empoze etmiş olmalı ki ne kardeşlerim ne de ben hayatımızın hiçbir
alanında aşırı hırslı olmadık. Hedefe empoze olmuş şekilde yaşamadık. Ben “5
sene sonra kendini nerede görüyorsun?” sorusuna hayatımın hiçbir alanında cevap
veremezdim sanırım. Bugün sorsan yine bilmiyorum=) Ama şunu biliyorum; nerede
ve ne yapıyor olursam olayım muhtemelen keyifle yapıyor ve elimden gelenin en
iyisini yapıyor olacağım.
Kariyer
hayatınızla ilgili neler paylaşmak istersiniz? Çalıştığınız firma & kurumlarda
yer aldığınız pozisyon ve görevleriniz ile ilgili neler söylemek istersiniz?
2013
Endüstri Mühendisliği mezunuyum ben. İlk stajımı üretim sektöründe yapmıştım,
bir mobilya fabrikasında. Samimi samimi anlatacağım =) Ben bakımlı olmayı
seviyorum. Makyajım hep olmalı, kıyafetim aynaya baktığımda beni mutlu etmeli
gibi hayatımın olmazsa olmazları var. Fabrika ortamında bunları içimden
geldiğince yapmak imkansızdı ve o zaman karar vermiştim okuduğum bölümü
seviyorum ama üretim sektöründe olmamalıydım. Ofis ortamı olmalı ve ben topuklu
ayakkabılarımı giyebilmeliydim =) Bu kararla ne yapacağımı hala bilmiyor ama ne
yapmayacağımı biliyor hale geldim.
Bu
sebepten bir sektörü sildim kafamda diye açıkça söylemezdim eskiden, utanırdım.
Zamanla anladım; başarı dediğin şey toplum normlarının en üst basamağına
ulaşmak değilmiş, insanın mutlu olacağı basamağı keşfedebilmesi ve sosyal
baskıları kenara koyarak o basamakta kalmayı kabul edebilmesiymiş.
Sonra
bilişim sektöründe staj yaptım. Sanayi Bakanlığı’nın (hibe/teşvik projeleri
diye genelleyebiliriz) proje başvuru ve akademisyen atamaları, proje kabul ve
proje izlemeye kadar tüm süreçlerin iş akışını çıkarmıştık. AR-GE portalını
hazırladık. Bu staj ipin ucu oldu ve hala o ip üzerindeyim diyebilirim.
Bir
ara bilgi vermem lazım burada;
Merkezden
ayrıldığım zamanlar oldu tabi, spa merkezi açmaya karar verip üniversitenin son
6 ayında spa merkezi yönetiminde çalışmıştım (Genel Koordinatör). Çok eğlenceli
bulduğum için AVM yönetiminde de çalıştım 1,5 sene (Kiracı İlişkileri Uzmanı).
Hatta 2 senede Çocuk Müzesi ve Bilim Merkezi yönetiminde çalıştım (Genel
Koordinatör). Sektörler arası yönetim farkı, personel yönetimi, proje yönetimi,
kısa, orta ve uzun vadeli plan farkı, stratejik plan hazırlama, aile şirketi
ile kurumsal şirket farkı, insan ilişkileri, müşteri yönetimi, pazarlama
stratejileri gibi birçok konuda ne biliyorsam birbirinden bağımsız sektörlerde
çalışmaya borçlu olduğumu düşünüyorum. Buralarda değerli bilgiyi üreten veya
yakalayan bendim. Benim azmim, detaycılığım, diğer birimlere yardım etmem ve
çalışmayı sevmem kazandırdı.
İpe
tekrar dönersek, bir danışmanlık şirketi 3. Staj yerim sonra da iş hayatımın
kahramanı oldu. Devlet teşviklerini, proje yazmayı ve paralelinde işin
getirdiği dokümantasyon süreçleri, belgeler, mevzuat gibi detayları şu an
Ofisus Danışmanlık kurucu ortağı olan Oktay Öztürk ve Akdan Danışmanlık kurucu
ortağı olan Nilüfer Arıak’tan öğrendim. Bu sefer değerli bilgiyi alan ben
değildim veren onlardı. Hatta cefamı onlar çektiler sefamı şimdiki firmam
sürüyor diyebilirim =) Okurlar mı bilmiyorum ama yeri gelmişken teşekkür ederim
onlara.
Danışmanlık
şirketinde çok şey takip etmek zorunda kalıyorsunuz. Bir sürü firma, sektör,
insan tanıyorsunuz. Mühendislerle ve firma sahipleri ile iletişimde
oluyorsunuz, çevreniz genişliyor ama kalifiye bir çevre. Firmalara dışarıdan
bakma fırsatı yakalıyorsunuz. Gizli projelerine tanık oluyorsunuz. Önemli
insanlardan önemli bilgiler alıyorsunuz. Konuştuğunuz konular değişiyor,
ufkunuz genişliyor bir kere. Tek sıkıntısı çok fazla çalışmanız.
Dürüst
olmak gerekirse danışmanlık sektöründe çalışırken başarılı olduğum alanlarda
oldu, başarısız olduğum alanlarda oldu. Başarısızlıklar başarılardan daha fazla
şey öğretiyormuş onu da görmüş oldum. Nihaide ise beni fazlasıyla tatmin eden
bir konuma taşıdı. Bizzat yaptığım değil, sadece iş arkadaşımın paylaştığı,
ofiste duyduğum bilgiler bile şu an çok işime yarıyor. Nasıl yapacağımı
bilmesem bile nereye bakıp öğreneceğimi biliyorum ve bu çok kıymetli bir şey.
Şu an
Teknopark Ankara’da Proje Geliştirme Birim Koordinatörüyüm. Teknoloji avcılığı
yapıyoruz bir nevi. Farklı kamu kurumlarından devletin ihtiyacını dinleyip,
ilgili konuda çalışan firmaları bulup proje kurgusu geliştiriyoruz. Bazen de
bir sektörün ihtiyacı ile karşılaşıp ilgili kamu kurumlarına sunup fon
kanalları veya yatırımcı buluyoruz. Çatı kuruluş olduğumuz için ana hedef kar
etmek olmuyor. Bu da işi hakkıyla, olması gerektiği gibi, acele etmeden, bir
şeye benzetmeye çalışmadan ve tarafsız yapma imkânı sunuyor ki, bütünün hayrına
olacak bir projede çalışmak müthiş haz veriyor bana.
Şu
an 6 proje var gündemimde ama bir tanesi bebeğim adeta =) Türkiye’yi İnsansız
Sistemlerde özellikle de İnsansız Hava Araçlarında ileri taşıyacak hatta
uluslararası pazarda yer almamızı sağlayacak bir proje. Yaklaşık 60 kurumdan
izin aldık diyebilirim, hangi belge, hangi kurum, hangi izin, hangi iş akışı,
hangi faz, proje özeti, eylem planı… Bütün bu süreç hakkında hep bir fikrim ve
bilgim vardı ve bunların hepsini danışmanlık şirketinde çalışmış olmama
borçluyum.
Cumhurbaşkanlığı
desteğinde ilerlediğimiz Valilikle çalıştığımız, SHGM, birkaç üniversite,
birkaç firma TRTEST gibi birçok kurumun yer aldığı çok ortaklı bir proje. Yani
kamudan özel şirketlere, karar vericiden son kullanıcıya kadar herkesin yer
aldığı, değer zinciri halkasında boşluk olmayan bir proje. Gizlilik sebebi ile
şimdilik bu kadar anlatabiliyorum.
Özetle
ben çok hayal kuran biri değilim, hedeflere kitlenip gözünü karartan biri hiç
değilim. Şu an olduğum yer, yaptığım iş, çalıştığım projeler benim hayalimdi
diyemem bu yüzden. Ancak projedeki bazı
gelişmelerden dolayı heyecanlanıp uyuyamadığım geceler oldu, başarının benim
için tanımını ve heyecanımı düşününce sanırım başarıyı yakaladım.
Sosyal
yaşantınızla ilgili neler paylaşmak istersiniz?
5 senedir yoga yapıyorum. Yoga eğitmenliği eğitimimi de aldım. Ekim
2019’da ikinci kez alacağım. Ama yoga eğitmeni olmak için değil, daha derin
yoga yapabilmek için alıyorum bu eğitimleri. İş hayatı, bilimsel gelişmeleri
takip etmek, ofis koridorlarında topuk sesi çıkarmak, çılgınlar gibi alışveriş
yaparak kapitalizmin kölesi olmak ne kadar keyifliyse içine dönmek, inzivaya
çekilmek, yalnız kalmak, meditasyon yapmak, duygularımın fiziksel bedenimdeki
yansımalarını izlemek de bir o kadar keyifli geliyor bana. Hatta enerjimi
doldurduğum, beslendiğim alan burası sanırım. Bir yoga hocam şöyle demişti
“Arkadaşlar nirvanaya ereceğim, uçacağım, kaçacağım diye dünyadan kopmayın.
Meditasyonda ışığı görseniz bile faturayı ödemezseniz evdeki ampul yanmaz.” Bu
söz ışığında kaldım bende =). Hayatın somut gerçeklerinden kopmadan gerçek
olamaz dedirtecek deneyimlere dalmayı seviyorum. Yoga eğitmenliği sonrasında,
travma terapi, homeopati, aromaterapi, reiki, aile dizimi, hooponopono, astral
seyahat, nefes terapi, eril dişil dengesi gibi birçok alana girip çeşitli
eğitimler aldım veya workshoplara katılıp süreçleri deneyimledim. Yoga kampları
da düzenledik aslında ama şu an devam etmiyoruz belki ileri de tekrar
düzenleriz.
Peki,
aslında aralarda bir hedef üzerine ilerlemediğinizi söylediğiniz için geleceğe
dönük hedefleriniz var mı sorusunu yöneltmiyorum. Son olarak TOBB ETÜ MED ile
ilgili bir şeyler söylemek ister misiniz?
TOBB
ETÜ MED’i “çıkarsız, tarafsız bir yönetimin gayreti” diye özetlerim. Ben TOBB
ETÜ’lü olmanın, aldığım eğitiminin, ders aldığım öğretim üyelerinin ve sistemin
(staj) çok kaliteli olduğunu düşünüyorum. İşim gereği hala üniversiteler,
akademisyenler ve önemli firmalarla (ASELSAN, HAVELSAN, FNSS, TAI vs) görüşüyorum
ve samimiyetle söylüyorum ki TOBB ETÜ mezunu için görüşler gerçekten güzel.
Ancak kuruluş aşaması sıkıntılarını çekmiş mezunlarda üniversiteye karşı bir
soğukluk yani tepki var ve bu mezunlar derneğine olumsuz yansıyor. Etkinliklere
katılmıyor, bilgilerini vermek istemiyor birçok mezun ancak fikri hatta bilgisi
olmadığı halde mezunlar derneği sorulursa eleştiriyorlar. Bir kere yollarımız
kesişti ve yine kesişebilir üniversiteyi de mezunlar derneğini de daha fazla
sahiplenilmesini bekliyorum, istiyorum, rica ediyorum =)
Başarılarınızın devamını diliyoruz:)